24.1.2020
Türkiye-AB İlişkilerinde Tamamlayıcı Bir Çerçeve İçin Görüşmelere Başlamanın Zamanı Geldi mi?
Türkiye ve Avrupa Birliği senelerdir oldukça kırılgan bir statüko içinde ilişkilerini devam ettirmektedir. Her ne kadar ilişki birçok kişinin beklediğinden daha dayanıklı olduğunu ispatlamış olsa da, Türkiye’nin AB’ye katılım için aday devlet olduğu mevcut çerçeve, ilişkiyi her açıdan karşılıklı güven ve kurallar temelli bir işbirliğine taşımamaktadır.
Yeniden çerçevelendirme ihtiyacı, katılım müzakerelerini ikame etmekten ziyade bu müzakereleri daha iyi desteklemek için birçok kişi tarafından dillendirilmektedir. Ancak yeniden çerçevelendirmedeki en önemli unsur her iki taraftan da gelecek siyasi iradedir. Bu iradenin yokluğu hali hazırda var olan çıkmazı daha da şiddetlendirmektedir. Her iki taraf da daha iyi bir muamele için ellerinde kalan kozlarını kullanmaya çalışırken karşılıklı itimatsızlığı derinleştirmektedir.
Yeni kurumsal yasama dönemi kurallar temelli melez bir yaklaşıma yatırım yapmak için bir fırsat olarak kullanılabilir, böylece işlevsel olarak tamamlayıcı bir çerçeve inşa etmeye çalışırken katılım müzakereleri gelecekteki daha parlak günlere bırakılabilir. Bunun için, üye devletlerin yanı sıra üç temel kurum, yani Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Komisyonu da tartışmaya dahil edilmelidir. Kurumlar önemlidir ve onların sürece dahil edilmesi Türkiye dosyasının siyasileştirilmesini frenleyecektir. Bu çalışma, yeni yasama dönemine kurumların penceresinden bakarak, ilişkiyi yeniden şekillendirmek için gereken siyasi iradenin bulunup bulunmadığını tartmaktadır.