17.9.2020
COVID-19 Salgını Süreci ve Sonrası için Göçmen, Sığınmacı ve Mültecilere Yönelik Politika Önerileri
COVID-19 salgın süreci, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de gelir düzeyi en düşük, metrekare başına düşen hane sayısı en kalabalık ve ‘evden çalışma’ önerilerine uyamayan, sahada çalışmak durumunda kalan sağlık çalışanlarını ve üretimi devam ettiren mavi yakalı işçileri etkilemiştir. Bu kesimin içinde düzensiz göçmenler, sığınmacılar ve mülteciler, çalışma ve barınma koşulları nedeniyle en riskli gruplardan birini oluşturmaktadır. Bu politika raporunda Dr. Derya Özkul, COVID-19 salgını boyunca düzensiz göçmenler, sığınmacılar ve mültecilerin yaşadıkları sorunlar temelinde, Türkiye'deki durum ve dünyadaki örneklerden hareketle alınması gereken önlemleri ve mevcut politika seçeneklerini tartışıyor.
Türkiye’de resmi verilere göre ilk COVID-19 vakası 10 Mart 2020’de tespit edilmiştir. Salgından hemen önce mülteciler—özellikle Suriyeli mülteciler—Türkiye siyasetinin en önemli konularının başında geliyordu. Nitekim, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne mensup 34 askerin Suriye’de hayatını kaybetmesinden hemen sonra 27 Şubat 2020 tarihinde, Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmek isteyen yabancıların engellenmeyeceği açıklanmıştı. İlerleyen günlerde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bundan sonraki süreçte kapıların açık olacağını belirtti.
Bu demecin ardından, binlerce düzensiz göçmen ve mülteci, Pazarkule Sınır Kapısı’nda beklemeye başladı. Sınırda, beklenenin aksine, Suriyeliler dışında, özellikle Afganistan ve Somali’den gelen binlerce düzensiz göçmen ve sığınmacı bulunmaktaydı. Salgından dolayı, bir çok ülke sınırlarını kapatmaya başlayınca, Türkiye de 18 Mart’ta Yunanistan ve Bulgaristan’a açılan kara ve demiryolu sınır kapılarını İçişleri Bakanlığı’ndan gelen bir genelge doğrultusunda kapattı ve günlerdir sınır boyunca çadırlarda kalan göçmenler alandan uzaklaştırıldı.
Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGM)’nün 31 Mart’ta Twitter üzerinden yayınladığı “Pazarkule’den Sevk Edilen Göçmenler Hakkında Koronavirüs’e Karşı Alınan Önlemler” başlıklı açıklamasında, salgın nedeniyle çadır alanına giriş ve çıkışların kontrollü hale getirildiği bildirildi. Açıklamada, hoparlör yardımıyla salgın hakkında bilgilendirme yapıldığı, çadırların olduğu alanlar ve çadırların içinin her gün en az iki defa dezenfekte edildiği, termal kameralarla günde üç kere ateş ölçümü yapıldığı, olası bir hastalığa karşı bir izolasyon çadırı oluşturulduğu ve salgın nedeniyle ‘kamu sağlığını tehdit edebilecek alanların önüne geçmek’ amacıyla, Edirne Pazarkule’de yer alan çadırların da boşaltılması kararı alındığı belirtildi. Yine aynı açıklamada, salgının yayılmasının önlenmesi amacıyla 5843 göçmenin geri gönderme merkezlerine gönderildiği ve 14 günlük karantina boyunca, göçmenlerin sağlık durumlarının İl Sağlık Müdürlüğü tarafından görevlendirilen hekimler tarafından takip edildiğine de yer verildi. Bu süreçte, GİGM’ye göre hiçbir vakaya rastlanmadı.
Sahada çalışan sivil toplum örgütleri ve gazetecilerin bildirdiklerine göre ise bu sürecin yönetimi, planlı olmaktan uzak ve kaotik bir şekilde gerçekleşti. Bazı gazetecilerin sınır bölgesinde görüntü kaydı alması ve haber yapması engellendi; bazı gazeteciler ise gözaltına alındı. Yunanistan sınır koruma görevlileri, sınır bölgesinde hukuka aykırı olarak geri itme ve güç kullanımı uyguladı. Sosyal medya üzerinden paylaşılan videolara göre bazı göçmenler, Pazarkule’de beklemek istemelerine rağmen, görevliler tarafından otobüslere bindirildi. Alanda bekleyen göçmen ve mülteciler, istedikleri ya da kayıtlı oldukları şehirlere değil, o anda uygun olan bir otobüsle ve araçları yolda defalarca değiştirilerek farklı şehirlere gönderildiler. İlgili rapor ve haberlere göre bu süreçte, fiziksel mesafe kurallarına uyulmadı.
Bir çok göçmen, zorla geri gönderme merkezlerine gönderildi. İzmir Barosu Göç ve İltica Komisyonu tarafından hazırlanan “İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi Korona Salgını” raporuna göre, geri gönderme merkezlerindeki koşullar yetersizdi. Gerekli hijyen koşullarının eksikliği bir yana, sağlık çalışanlarına erişim kısıtlıydı. Kaldı ki, raporda da belirtildiği üzere geri gönderme merkezlerinin, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na göre, karantina merkezi olarak kullanılması mümkün değildir. İçişleri Bakanlığı’nın da bu yönde herhangi bir genelgesi bulunmamaktadır.
Sınırın açıldığı ya da açılacağı yönünde bilgi aldığı için çalıştığı işten, kiraladığı evden ayrılıp sınıra giden göçmenlerin, döndükleri şehirlerde salgın sürecinde yeni iş bulup bulamadıkları, kalacak yeni bir yeri nasıl buldukları ve geçimlerini nasıl sürdürdükleri hala bilinmemektedir. Nitekim, zorunlu karantina sonrasında, bu göçmenlerin sağlık durumu, olası bir hastalık durumunda hastanelere erişimleri de birebir takip edilmemiş; bu süreçte sınırın açıldığı yönünde bilgilendirme yapan devlet kurumları da yaşananlar karşısında herhangi bir sorumluluk almamıştır. Aşağıdaki bölümlerde, göçmenlerin COVID-19 salgını boyunca, iltica başvurusu ve statü yenileme başvuruları ile sağlık, çalışma ve eğitim haklarına erişimde yaşadıkları kolaylıklar ve zorluklar anlatılacaktır.